Tarihin Çağlara Ayrılarak İncelenmesi

Geçmiş, geleceğe yön verir. Geçmiş nasıl yazılırsa yetişen kuşaklar o geçmişe bakarak geleceğin doğrultusunu çizmeye çalışırlar. Başka deyişle nasıl bir gelecek tasarımı yapılmışsa, ona göre bir geçmiş yazılır. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Perşembenin nasıl olmasını istiyorsanız ona göre bir Çarşamba düzenlerseniz yetişen kuşaklar büyük ölçüde verilen doğrultuda yollarına devam ederler ve tasarım gerçekleşir. Tasarımın gerçekleşmesi yetişen kuşaklara yüklenen paradigmaya ve onun niteliğine bağlıdır.

 

Paradigma: Dünyaya nasıl bakılması gerektiği konusunda bir takım önerme ve tezler... Aldığımız eğitim ve deneyimler sonucu kazandığımız bakış açısı... Farkına varmadan taktığımız psikolojik bir gözlük...


Sistemler nasıl bir gelecek tasarımı yapmışlarsa, geçmişi ona göre yazarlar. Geçmiş ile gelecek arasında çelişkinin ortaya çıkması, sistemin çocuklar tarafından yok edilmesi böylelikle önlenmeye çalışılır. Aşağıda tarihteki iki büyük siyasal ekonomik ve felsefi sistemin (sadece) tarihi sınıflamaları karşılaştırılarak ikisinin de aslında tarihin (en azından) çağ sınıflamaları konusunda yeterli açıklamayı yapamadıkları ortaya konmakta ve bir başka yaklaşım sunulmaktadır.



1. Liberal Tarih Anlayışının Sınıflaması


2. Tarihsel Materyalizmin Sınıflaması


Liberal Tarih Anlayışının Çağ Sınıflaması:


Belirli olayları dönüm noktası olarak alır.


İLKÇAĞ -3000/ 476 => Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı


ORTAÇAĞ 476 /1453 => İstanbul’un Fethi – Rönesans


YENİÇAĞ 1453-1789 => Fransız İhtilâli

YAKINÇAĞ 1789- .........?


Bu çağ sınıflamasının gerek bizim, gerekse insanlık tarihi açısından açıklayıcılığı tartışılabilir. Örneğin Sina Akşin (1997: 11) Türkiye açısından ayrı bir çağ sınıflaması yapmıştır:


İlkçağ -220-MS 1071 (Göçebelik-hayvancılık)


Ortaçağ 1071-1839 (Yerleşiklik, tarım, köylülük)


Yeniçağ 1839-1908 (Çağdaşlaşma çabaları)


Yakınçağ 1908- ....... (Modernleşme, kapitalizme yöneliş)

Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışının batılılar için anlamı olabilir ama sözkonusu olan tüm insanlık tarihini bilimsel olarak açıklamak ise “Batı Roma’nın yıkılışının Pigmeler, Amazon yerlileri, Peştunlar ya da Tatarlar için nasıl bir dönüşüme yol açtığını açıklamak” zorunluluğu vardır. Benzer soruları diğer çağların başlangıç ya da bitişleri için de sorabiliriz. Üstelik böylesi bir açıklama devletler ya da hanedanlar tarihi açısından açıklayıcı olsa bile uygarlık tarihi bakımından yeterli değildir. Ayrıca “yakın çağ” bir türlü bitmek bilmemekte, geleceğe yönelik kestirimde bulunmamıza olanak sağlamamaktadır.


Tarihsel Materyalizmin Çağ Sınıflaması:


Marksçı tasnif ezen ve ezilen sınıflar arasındaki mücadele sonucu çağın değiştiği tezine dayanır. Onlara göre bütün insanlık bu aşamalardan geçmiş ya da geçecektir. Bu sınıflama da şöyledir:


İLKEL TOPLUM (Komünal - Sınıfsız)


KÖLECİ TOPLUM (Efendi-Köle)


FEODAL TOPLUM (Ağalık, derebey-serf, maraba)


KAPİTALİST TOPLUM (Burjuvazi-proletarya)


Sosyalist Toplum (Ütopya – Ülkü)


Komünist (Sınıfsız) Toplum (Ütopya-Ülkü)


Bu açıklama da öncekine göre daha açıklayıcı olsa bile genelleme yapmada yine sıkıntılar taşımaktadır. Örneğin Asya toplumlarında kölecilik uygulamaları yoktur. Türkler köle kullanmamışlardır. Cariyelik gibi uygulamalar hem kısa süreli ham de ciddiye alınır bir yekûn oluşturmamıştır. Durumu “Asya Tipi Üretim Tarzı-ATÜT” ile açıklamak kolaycılıktır. Üstelik ütopya ya da ülkü olarak nitelenen geleceğin sosyalist ya da komünist toplumları (en azından yakın gelecekte) görünür değildir. Kısacası bu açıklama da doyurucu değildir.


Yeni Paradigma: Üç Dalga Kuramı:


Temel üretim araçlarındaki (üretim teknolojisindeki) değişme, toplumları, kültürleri baştan aşağı değiştirir. Yeni paradigmalar oluşur. Bunlar dalgalar halindedir ve tüm insanlık bu aşamalardan ya geçmiş ya da geçmek zorundadır. Şimdiye kadar insanlık üç büyük devrim (dalga)  yaşamıştır: Tarım, Sanayi, Bilişim.

Bu yaklaşıma göre;


İLK TOPLUM (İlkel yaşam, avcılık ve toplayıcılık)


TARIM TOPLUMU (I. Dalga)-Geleneksel Toplum. (-6000 / 1750,1950) Karasaban


SANAYİ TOPLUMU (II. Dalga) - Çağcıl (Modern) Toplum. (1750-1950) Buharlı Makine


BİLİŞİM TOPLUMU (III. Dalga) – Modern ötesi Toplum (1950- ) Bilgisayar


? Hangi sınıflama daha açıklayıcıdır

? Hangi sınıflama ufkumuzu açar


*! Geleceğe yönelik önemli ipuçları da bulunduğundan okullarda bu paradigmanın kavratılması öğrencilerin kafalarını daha netleştirebilir mi? İlköğretim okullarındaki “tarih şeritleri”ni artık değiştirmek gerekmiyor mu?

Aşağıda Toffler’in üç dalga yaklaşımı ele alınmakta ve tarihsel sınıflama yapılmaktadır. Yaklaşıma göre üç büyük teknolojik buluş tüm toplumsal yapıları, kültürleri, değerler sistemini baştan aşağı değiştirmiştir. Bunlar ve yol açtıkları gelişmeler aşağıda sıralanmıştır. Bunlar yapılırken bir teknolojik determinizme düşmemek için uygarlık tarihi de göz önünde tutulmalıdır. Örneğin karasabanın, buharlı makinenin ya da bilgisayarın bulunuşunu tetikleyen ekonomik, siyasal, kültürel ... mekanizmaların neler olduğu bilinmelidir.


I. İLK TOPLUM


Ekonomi: Avcılık, toplayıcılık, balıkçılık

Yaşama biçimi: Göçebelik, küçük gruplar, aşiretler

Önderler: Büyücüler, Şamanlar, Kâhinler, aşiret şefleri

İşbölümü: Kadın-Erkek

Eğitim: Yaygın eğitim, ailede ve çevrede

Enerji: İnsan enerjisi

İletişim: İşaretler ve konuşma

İnsanlık bu koşullarda yaşayıp giderken, muhtemelen ateşin bulunuşunun da etkisiyle karasaban keşfedilmiştir. Karasaban ilk dalgaya yol açmıştır: Tarım toplumu ortaya çıkmıştır. Aşağıdaki gelişme ve değişmeler karasabanın devrim yaratan sonuçlarıdır.


II. TARIM TOPLUMU

(Geleneksel Toplum) Karasabanın bulunuşuyla başlar.

(-6000)


Ekonomi: Takas ekonomisi

Temel üretim etkeni: Toprak

Temel yerleşim birimi: Köy

Yaşama biçimi: Yerleşik yaşam (tek tanrılı dinlerin yayılması, geleneklerin ortaya çıkışı)

Dünya görüşü: Geleneklerin belirlediği durağanlık

İdeoloji: Teosantrik, ümmetçilik, erkek egemen düşünüş.

Önder: Din adamları, ulema, aristokratlar (doğumdan kazanılan yetki)

Eğitim: Yaygın eğitim, dinsel örgün eğitim (isteğe bağlı) seçkinlerle sınırlı formal eğitim

İşbölümü: Soylular, Askerler, Köleler ve Serfler (maraba)

Değerler: Dindarlık (tasavvuf), namus (=kadın)

Aile tipi: Geniş aile (çok eşlilik), kadının itilmişliği

Güvence: Aile

Enerji: Doğal (insan, hayvan, rüzgâr)

İletişim: Söz ve Yazı


III. SANAYİ TOPLUMU

Sanayi Toplumu (Modern Toplum) Buharlı makinenin icadı ile başlar.

(1750-1950)

Reform, Rönesans ve Aydınlanma Felsefesinin birikimi sonucu ortaya çıkmıştır. Geleneksel düşünceden mekanik düşünceye geçilmiştir (Newton Fiziği).


Ekonomi: Para ekonomisi, ulusal pazar, sermaye birikimi, fiziki sermaye,

Temel üretim etkeni: Sanayi, emek yoğun üretimden teknoloji yoğun üretime geçiş

Temel yerleşim birimi: Kent

Yaşama biçimi: Kentlileşme

Dünya görüşü: Aydınlanma, akılcılık, bilimsellik (pozitivist), laiklik, ulus devlet

İdeoloji: Kapitalist ve sosyalist temsili demokrasi, güçlü merkeziyetçilik

Önder: Bilginler, örgüt (sendika, dernek, parti) liderleri

Eğitim: Yetişkinlikte tamamlanan kitle eğitimi (zorunlu)

İşbölümü: Kapitalistler, İşçiler, hizmet sektörleri, bilimsel işbölümü (bürokrasi), uzmanlaşma

Değerler: Değişme ve yenileşme, rekabet, tasavvufun ayak bağı olması, laiklik, ulusçuluk, eşitlik, özgürlük, insan hakları, temsili demokrasi, kalkınma, rekabet, verimlilik, tutumluluk

Aile tipi: Çekirdek aile, kadın haklarında gelişmeler, güvence; aile ve sigorta

Güvence: Aile ve sigorta

Enerji: Petrol, kömür

Öncü Bilim: Fizik, kimya

İletişim: Basın, televizyon

Sorunlar: Büyük savaşlar, işsizlik, grevler, dikta rejimleri (faşizm, komünizm), yabancılaşma, bunalım, hazcılık, sınıflar arası farkın büyümesi, terör

Yukarıdaki değişme ve gelişmelerin genel adı “modernleşme” olarak da bilinir. Atatürk’ün 20’li yıllarda Türkiye’de yaptığı devrimlere bu açıdan bakıldığında, Atatürk ilke ve devrimlerinin anlamı daha iyi kavranabilir. Atatürk, bir tarım toplumu olan Türkiye’yi modern toplum haline getirmek için gereken düzenlemeleri yapan kişidir. Bu açıdan bakıldığında aşağıdaki bilişim toplumunu da görünce “Atatürk ilke ve devrimlerine artık ne gerek var” sorusu sorulabilir. Ancak bilinmelidir ki tarım toplumundan modernliği atlayarak bilişim toplumuna geçilemez.


IV. BİLİŞİM TOPLUMU

Bilgisayarın bulunuşuyla başlar. 1950-

Mekanik düşünceden kuantum düşünce ve teknolojisine geçiş (Kuantum Fiziği) önemli bir belirleyicidir.

Ekonomi: Bilgi ekonomisi,

Temel üretim etkeni: İnsan sermayesi (bilgi),

Üretim araçları: Robotlar ve nanoteknoloji

Yaşama biçimi: Kentli, aykırı yaşam biçimleri

Dünya görüşü: Büyük anlatıların çöküşü, çokkültürlülük, postpozitivizm, küreselleşme, sermayenin küreselleşmesine karşı ulusçuluk

İdeoloji:
Önder: Bilginler, felsefeciler, sanatçılar

Eğitim: Kitle eğitimi (zorunlu), yaşam boyu eğitim (zorunlu)

İşbölümü: Bilişimciler, medya, hizmet sektörleri, adhokrasi, teleiş,

Değerler: Hızlı değişme, rekabet, eşitlik, özgürlük, bireyin hakları, zaman, yaratıcılık, işbirliği, özdenetim, hazcılık, ahlak, çevrecilik, kalite, özgerçekleştirim, ademi merkeziyetçi yönetim, doğrudan demokrasi (sanal demokrasi)

Aile tipi: Çekirdek ailenin parçalanması ya da daha güçlenmesi, kadın egemen düşüncenin ağırlığı,

Enerji: Doğal (güneş, rüzgâr), nükleer

İletişim: Elektronik ağ

Öncü Bilim: Kuantum elektroniği, moleküler biyoloji, çevre bilimleri
Sorunlar: Gelecek şoku, değer bunalımı, terör, insanlar arası eşitsizlik, sermayenin küreselleşmesi

Sonuç


Türkiye’de her üç toplum kendi değerleriyle bir arada yaşamaktadır.

Tarım toplumundan sanayi toplumunu yaşamadan bilişim toplumuna atlanılmaz. Yani; modernleşmeden postmodernleşilemez!