Merhaba beyaz köşe... Herkesin iç sesiyle konuştuğu bu çağda benim de sana bu şekilde hitap etmem çok garipsenmez sanırım. Kapıyı araladım sana bugün merhaba; merhaba sana ey beyaz köşe, yalnızlığım, bestelenmemiş müzikallerim merhaba.

Nerden başlamalı bilmiyorum bugün sana biraz modern yalnızlığımdan bahsetmek istiyorum. Her şeyin değiştiği bu dünyada yalnızlıklar da değişip modern yalnızlık oldu, çünkü kapitalizm başında modern olmayan yalnızlığa karşı, çünkü “eski yalnızlıklar yok artık” gibi birçok kelime söylenebilir.

Benim kalabalık yalnızlığım, yalnızlığın kalabalığı mı olur demeyin hani bazı durumlarda kalabalıklar içinde göz göze gelip anlaşacağınız bir kişi olmaz ya içinizden bağırmak gelir evet tam o andan bahsediyorum, gerçi bu çağda herkes bu durumlardan bahsedip durur. Her köşede her yazıda işlenmiş bir durum oldu artık bu. Peki, nedir bu “modern yalnızlık”, belirtileri nelerdir diye girmeyeceğim konuya merak etme danışman olarak değil de danışan olarak yaşamış birinin ağzından dertleneceğim sana. Benim sevgili modern yalnızlığım selam olsun sana, insanların üzerine şiirler yazdığı, tripler yaşadığı yalnızlık, çok da gözle görülür tipten değil, gece basıp da içimizi ısıtan biri olmayınca başucumuzda derin bir iç çektiren türden. İnsanda (sanırım genellikle bende) şarkı söyleme isteği uyandıran garip bir şey zaten insanların sevmediği şeylere garip demeler de garip bir durum. Ama bir yerlerde kalpten sevildiğinin huzuru sarıyor bedeni hangi durumun ağır basacağı elimizde mi oysa?

İşler karışıyor sevgili beyaz köşe beynim beni şaşırtmadan konuşmamızı bitirelim. Yalnızlık işte, kalemle kâğıda dökenlerden değilim pek, yaşayıp irdeliyorum irdeledikçe kabuğuma çekiliyorum çekildikçe irdeleyip, değişik bir döngü yaşıyorum.

Bizim sevgili yalnızlığımız, insanları birden ele geçiren, düşünmeden eyleme geçirten mahallenin kötü çocuğu. Uslanmalı arada, bazen bir manzara da bazen bir şiir de bazen de dinlediğimiz müzikte hissetmeden ruhumuza girer. Duruma göre türevleri vardır tabi bazen yalnızlık iyidir, en iyi arkadaştır ama iyi huylu olmalı kötü huylu yalnızlıklar bizi fark etmeden diplere iter. Virüs misali, fark edemezsek çökertir sistemimizi bu çöküntüden kurtulmak çok zordur; bazen fark edersek ne ala hala formatla kurtulma şansımız vardır o sebeptendir ki köşede bir format düğmemiz olmalı en güvenilir olanından. Benim çok güvendiğim bir format tablom var, ben kendimi çaresiz hissedince önce durup bir nefes alırım, sonra hep en sevdiğim aile tablosu canlanır gözümde öyle derinden hissederim ki sırayla tüm sevdiklerim telefon eder. Biz güçlü hissedince enerjimiz sevdiklerimize ulaşır, karşıdan gelen tek bir gülüş günümüzün kötü bitmemesine de böylece aracı olur. O zaman yalnızlığıma bakar gülümserim. Bizler yalnız değiliz oysa sadece anın bize oynadığı küçük zihinsel oyunlardır bu yalnızlıklarımız. Peki ya sizin format düğmeniz bu ara bozuk olabilir mi? Şu kısacık hayatta hiçbir şey için geç değildir, o format düğmesi oralarda bir yerlerde bugün bulmanın tam zamanı..

You have no rights to post comments