Her insan dünyaya geldiği andan itibaren yaşamın ona sunduğu ve bu yaşamda kendisini bulmasını, keşfetmesini, sağlayan birtakım ayrıcalıklara sahiptir.Yaşamda kişinin kendisini bulması için düşünmesi, araştırıp incelemesi, davranışları ve olayları yaşaması, bu olayları sorgulaması, yorumlaması, ve anlaması gerekir ki diğerlerini de anlayabilsin. Bunun için de düşüncelerin yaşama geçirilmesi gereklidir ve birey bir takım eylemlerde bulunmak zorundadır. Böylelikle duyguları tanıyacak ve hissedecektir. İşte kişinin bu eylemlerini uygulayama geçirmesine hak denir.

Hak: Adaletin, hukukun bireylere sağladığı ayrıcalık, kazançtır. Bireyin kendisine özgüdür. Başkalarına verilemez, devredilemez.

‘‘Hak; hukuk düzenince tanınmış sınırı, konusu, kullanılma şekli ve koşulları kanunla gösterilmiş yararlanılması toplumca sağlanmış kurallardır.’’(Meşe, 2011, sf: 28)

‘‘Hak Türleri
1.    Kamu hakları
a)    Kişisel haklar
b)    Sosyal ve ekonomik haklar
c)    Siyasi haklar

2.    Özel haklar ( Medeni haklar)
a)    Konularına göre haklar
I.    Mal varlığı hakları
II.    Şahıs varlığı hakları
b)    Kullanımlarına göre haklar
I.    Devredilebilen haklar
II.    Devredilemeyen haklar
c)    Niteliklerine göre haklar
I.    Mutlak haklar
II.    Nispi haklar
d)    Amaçlarına göre haklar
I.    Yanilik doğuran haklar
II.    Yenilik doğurmayan haklar’’(Meşe, 2011, sf:28)

Yukarıda sıralana hakların yanı sıra önemli olan ve göz önünde bulundurulması gereken haklardan biri de engelli bireylerin haklarıdır. Bu haklardan bahsetmeden önce kısaca engel ve özürden bahsedelim. Özür; Bedenin belli bir bölüm ya da organının kendisinden beklenen ve yapılması gereken işlevleri yerine getirememe durumudur. Göz bireyin görmesini, ayaklar koşup yürümesini, kulaklar duyup-işitmesini sağlar. Göz görmüyor, ayaklar tutmuyor, kulaklar duyup-işitmiyor ise, yani kısaca bedendeki bu uzuvlar işlevlerini yerine getiremiyorsa kişi özürlü bir bireydir. Eğer oluşan bu özür kişinin toplumsal yaşam gereklerini yerine getirmesinde bir aksaklık, sınırlılık, noksanlık oluşturuyorsa bu özür engele dönüşür, kişi de engelli bir birey haline gelir. Âma olan bir bireyin kitap okuyamaması, sağır olan bir bireyin müzik dinleyememesi gibi…

Her özrün muhakkak bir engele dönüşeceği gibi bir düşünce de söz konusu değildir. Yani her özür bir engele dönüşmeyebilir. ‘‘Bacağını kaybeden çocuk protez kullanmayı öğrenir, okulda ve okul dışında problem yaşamadan işlevlerini yerine getirirse bu çocuk engelli değildir. En azından etkileşimde bulunduğu fiziksel çevre açısından engelli değildir.’’(Akçamete, 2009)

ÇALIŞMA HAYATINDA ENGELLİ HAKLARI

Çevresel Mimari Erişim Hakkı: ‘‘Türkiye’de, belediyeler 572 sayılı kanun hükmünde kararname gereğince engellilere uygun düzenlemeleri standartlara uygun olarak yapmak zorundadır.’’(Resmi gazete, 1997) Buna göre; kaldırımlar, yaya yolları, konutlar ve umumi binalar özürlülerin ulaşabilirliğine uygun olarak yapılmak durumundadır.

Eğitim Hakkı: ‘‘İşitme engelli öğrenciler meslek liselerine sınavsız yerleşebilmektedirler. Engelli çocuğun resmi veya özel eğitim merkezlerinde aldıkları gelişim ve eğitime ilişkin giderlerin bir kısmı çalışılan kurum, emekli sandığı ve sosyal sigortalar kurumu tarafından bütçe uygulama talimatları çerçevesinde karşılanmaktadır.’’(Engelsiz dünya dergisi, 2011)

Erken ve malülen emeklilik hakkı: ‘‘Çalışabilir durumda ona engellinin fiziki ve fizyolojik niteliklerine bağlı olarak verilen sağlık raporundaki iş yapabilir % ortamına takabulen engellinin fiziki iş yapabilme kapasitesinin yanı sıra fizyolojik mukabiliyeti oranında malülen erken emekli olabilmesi sağlanılmaktadır. Normal şartlarda sağlıklı biri 25 yıllık işgünü sigorta primi yatırırken engellinin durumuna bağlı olarak en erken 15 yılda malülen emekli olabilmesi söz konusu olmaktadır. Yanlış ödemiş olduğu prim hesabına göre aldığı emekli maaşı çalışırken aldığının %60 oranındadır. Hiç çalışmamış, çalışamaz durumdaki engellilere bağlanılan malüllük maaşı hakkı, Resmî Gazete'ye göre 200 TL'lik cüzi bir miktardır.’’(Gençyürek, 2004)

Çalışma hakkı: Devlet kamu ve kuruluşlarında, özel sektörde istihdam edilen engelli birey sayısı yıllara göre farklılık göstermiştir Türkiye İş Kurumu’ndan alınan verilere göre, Bu verilere göre 2002 yılında, kamu kurumlarında ve özel sektörde istihdam edilen özürlü işçi sayısı 10.883 kişi iken 2011 yılı Eylül ayı itibari ile 30.020 özürlü birey kamu kurumlarında ve özel sektörde işçi olarak istihdam edilmiştir.’’(Türkiye iş ve işçi bulma kurumu)

Çevresel Mimari Erişim Hakkı: Engellilerin topluma katılmalarının ve bu toplum içerisinde kendilerini keşfedip gerçekleştirebilmelerinin önündeki en büyük, en ciddi, engellerden  biri de ulaşım, fiziksel çevre ve konut problemleridir.. Engellilerin içinde var oldukları, yaşadıkları fiziksel çevre, sahip oldukları bedensel, zihinsel vb. yetersizlikler ve bu yetersizliklerin  yol açtığı sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır. Bir ülkede ya da bir bölgede o ülkenin, o bölgenin toplumu tasarlanırken, bir toplum modeli ortaya koyma ideali zihinlerde dolaşırken  içinde yaşanılan fiziksel çevrenin de o toplumun içinde yaşamını sürdüren herkesin düşünülerek tasarlanması gerekir. Yaşanılan  apartman dairesinden, gece konusundan, tüm  yaşam alanlarına, ve  mevcut ulaşım araçlarına kadar çevredeki tüm unsurların engellilerin özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı geçmişten günümüze değin süregelen gerçeklerden biridir. Yollar, kaldırımlar, düşüncesizce plansızca dikilmiş konutlar, parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma katılmasının önünde ciddi birer engel teşkil etmektedir. Böylece sahip olduğu engeli, yetersizliği nedeniyle hareket yeteneği sınırlanmış insanların bu ve benzeri sebeplerle yaşadıkları sınırlama daha da pekişmektedir. Bunun sonucunda engelli birey  kendisini toplumca dışlanmış hissiyatı oluşturur. Oysa bütün bunlar, engellilerin topluma katılmasını, toplumla bütünleşmesini ve bu toplum içerisinde kendi yeteneklerini keşfedip gerçekleştirebilmelerini kolaylaştıracak bir biçimde dizayn edilmelidir.

Eğitim Hakkı: MADDE 1: ‘‘Bu Kanunun amacı; özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.’’1


Engelli bireylerin eğitimi konusunda gerekli olan rehabilite hizmetleri ve eğitim araç gereçlerinin yeterli düzeyde karşılanamaması bu bireylerin topluma katılıp bu toplum ile bütünleşebilmeleri önündeki en büyük engellerden birisidir. Rehabilitasyon kelimesinin genel olarak anlamı düşünüldüğünde yitirilen bir özelliğin, yeteneğin bireye yeniden kazandırılmasıdır.  Herhangi bir nedenden dolayı yaşama engelli devam etmek  zorunda kalan birey var olan işini artık yapamıyorsa ya o işi yapabilmesi için yeniden yeteneklendirilmesi yani rehabilite edilmesi ya da bu işi yapmak artık olanaklı değilse yapabileceği bir başka iş için beceri kazanması yani eğitilmesi gerekmektedir. Böyle bir rehabilite sürecinden geçmemiş olan birey içinde yaşadığı topluma uyum sağlamada, kendisini o toplum ile bütünleştirmede güçlük çekecek , topluma ve  içinde yaşadığı aileye yük olma kaygısı taşıyacak ve bir suçluluk duygusu oluşturacaktır.


Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile sunulan eğitim imkanları arasında bir paralellik söz konusudur.Türkiye’demevcut olan rehabilite merkezlerinin bireye kaybettiği bu yeteneğini geri kazandırma konusunda yeterli donanıma sahip olamaması ve rehabilite dışında engellilere özel diğer eğitim kurumlarının yeterli düzeyde bir eğitim için gerekli olan araç-gereçleri karşılayamaması bireydeki bu engelin daha da pekiştirilmesine ortam hazırlamaktadır. Her ne kadar bu hizmetler yapılıyor olsa da günün koşullarına ve ihtiyaçlarına göre yetersiz kaldığı ortada; bunun için bu gibi rehabilite merkezlerinin sayılarının arttırılması ve mevcut donanımların iyileştirilmesi gerekmektedir.


İlköğretim, ortaöğretim, yüksek öğretim ve çeşitli mesleki eğitim programlarına tabi olan engelli bireylerin topluma kazandırılması ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri için okul ve çevresi engelli bireylerin de göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerekir.

Erken ve malülen emeklilik hakkı: Engelli bireyin raporundaki özür derecesine bakılarak çalışabilir ya da çalışamaz durumu belirlenmektedir. Tüm engelli bireyler için erken ve malülen emeklilik adına belirlenmiş olan % bir engellilik ortalaması vardır. Eğer engelli bireyin raporunda yer alan özrün derecesi bu yüzdelik ortalamanın üzerinde ise engelli birey malülen emeklilik durumunu hak etmiş olur.‘‘Normal sartlar altında sağlıklı bir birey 25 yıllık işgünü sigorta primi yatırırken engellinin durumuna bağlı olarak en erken 15 yılda malülen emekli olabilmesi söz konusu olmaktadır. Yanlış ödemiş olduğu prim hesabına göre aldığı emekli maaşı çalışırken aldığının %60 oranındadır. Hiç çalışmamış, çalışamaz durumdaki engellilere bağlanılan malüllük maaşı hakkı, Resmî Gazeteye göre 200 TL'lik cüzi bir miktardır.’’2

Çalışma hakkı: Engelli bireylerin kamu kurum ve kuruluşlarında  ve özel sektörde işçi ya da memur olarak çalışma imkanı sunulmaktadır.3  Grafikteki veriler değerlendirildiğinde kamu kurumlarında istihdam edilen engelli memur sayısında artış olduğu görülmektedir. 2001 yılında 5000 civari engelli memur kamu kurumlarında istihdam ederken 2006 yılında bu rakam  9000 dolaylarına ulaşmıştır. 2011 yılına gelindiğinde ise 20000 i aşkın engelli memurun kamu kurumlarında istihdam edildiği görülmektedir. Bu devlet kurumlarında çalışan engelli birey sayısının her geçen yıl artış göstermesi engelli bireylerin çalışma hakkı hususunda olumluluk göstermektedir; fakat yeterli midir değil midir tartışılır. Türkiye’ de mevcut nüfus göz önünde bulundurulduğunda ve bu nüfus içerisinde engelli birey sayısı düşünülüp bir oranlama yapıldığında çalışma hakkını elde eden engelli sayısının yeterli düzeyde olmadığı görülür.

SONUÇ

Genel itibari ile bir değerlendirme yapmak gerekirse; Türkiye’de engelli  bireylere yasal yollarla bir takım haklar tanınmıştır,fakat bu hakların uygulanması hususunda bazı aksaklılar söz konusudur. Engelli kişi bu haklarını gereğince kullanamadığı gibi toplumun engelli haklarını bilmeyişi ya da bildiği halde bu haklara saygı duymayışı gibi durumlarengellilerin onurlu bir yaşam sürebilmeleri için kendi kendilerine yeten bireyler olarak yetişebilmelerinin önüne geçmektedir. Toplumun engelli bireye bakış açısı az da olsa değişmiş fakat engelli hakkı konusunda halen aynı çerçeveden dünyaya bakmaktadırlar. Türkiye’de engelli hakları konusunda ciddi adımlar atılmakta ve bu da yukarıdaki istatistik grafik ve tabloda görüldüğü gibi iyileşmeler şeklinde yansımaktadır.


Kaynakça:

Akçamete, A.( 2011). Genel Eğitim Okullarında Özel Gereksinimi Olan Öğrenciler ve Özel Eğitim. Kök Yayıncılık, 2009. Sf:34
Engelsiz dünya dergisi, (2011). Sayı 15, sf  7
Meşe, T. (2011). A’dan  Z’ye  Anayasa vatandaşlık. Data yayınları, S. 28. 2011
Gençyürek (2004) Erken ve malülen emeklilik hakkı,www.alomaliye.com.
RESMİ GAZETE ( 6 Haziran 1997). 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması 
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Madde 3-4. S. 2-3.
<http//www.alomaliye.com/levent_gencyurek/engelli.htm>, (2012.Ocak.03)
Grafik 1: Türkiye iş ve işçi bulma kurumu , 2011
1.    Engelliler Ve Bazi Kanun Ve Kanun Hükmünde Değişiklik, 2011
Grafik 2: Türkiye iş ve işçi bulma kurumu , 2011
2.    http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2008/08/20080801-10.htm
3.    http://www.ozida.gov.tr/yenimevzuat/giris.htm

  •  

You have no rights to post comments