Bilimsel yayınların işlevselliğinin artırılması için, onlarla ilgili açıklama, eleştirme, tartışma yazılarına da gerek vardır. Bunlar, yazara, yayıncıya, okuyucuya ışık tutarak yayınların düzeltilip geliştirilmelerine hizmet eder. Bu yapılmadığında yazarın iletimi yanıtsız kalır, iletişime dönüşmez, dönütün yararları oluşmaz. Daha kötüsü, bazı yayınlarda görülebilen bilimsel yanlışlar, okuyucular tarafından doğru sanılıp kullanılabilir, yanlış uygulamalar yaygınlaşır, bilimsel olmayan bilgi ve bulgular bilimselmiş gibi işlem görebilir. Bu bilgilerin uygulayıcıları da bilimsel sanıp uyguladıkları bilgilerin umdukları sonuçları vermediğini görüp, bilime karşı olumsuz tutum geliştirebilir. Ülkemizde yayınlanan eğitim dergilerinde bu durumlara çok sık rastlanmaktadır. Bu sonuç, bilimsel yayınlarla ilgili geliştirme amaçlı yazılara duyulan gereksinimi de göstermektedir.

Açıklama, eleştiri ve tartışma yazıları ülkemizin akademik yazınında pek yer almayan, alışılmamış bir uygulamadır. Yayınları hakkında bu tür yazılarla karşılaşan yazarlardan, ülkemiz insanının alışılmış olumsuz savunma tepkisini göstermemesi beklenir. Çünkü amaç karalama değil, sorgulama, açıklama yapma veya isteme, geliştirmedir. Gözden kaçan yanlışlar olabileceği gibi, bilgi eksikliği ve yanlışlığı nedeniyle yapılan eksik ve yanlışlıklar da olabilir. Hatta yazılan açıklama, tartışma, eleştiri yazılarında da eksik ve yanlış yanlar olabilir. Herkesin yanılabileceği gerçeği, bu tür yazıların tepki değil, ilgi çekmesini gerektirir. Yayını hakkında bu tür yazılarla karşılaşan yazar, onları bir düşman saldırısı olarak değil, bir dost yardımı olarak görmeli, onlarda yararlanabileceği bir şeyler aramalıdır. Bu tür yazılar, reddedilmeye çalışılarak değil, anlaşılmaya çalışılarak okunmalıdır.

Tartışma, eleştiri ve açıklama yazanlar, öncelikle bilimsel yazın kurallarına uymalı, yazdıklarının gerekçelerini belirtmelidir. Anlatım biçimi, saldırıcı değil belirtici olmalı, bir eksik veya yanlışın doğruları veya tamamlanmış şekilleri de yazıda yer almalıdır. Yazarın seçimine bağlı olarak, yalnızca yapılan yanlışlara ve bunların doğrularına yer verilebileceği gibi, “şunlar da olsa daha iyi olur”,  “şu eksikler şöyle tamamlanabilir”, “şunlar olmasa daha iyi olur”, “şunun yerine şu yapılsa daha iyi olur” gibi seçeneklere de yer verilebilir. Bunların gerekçelerinin de açıkça belirtilmesi gerekir.

Eğitim alanyazınında doğru bilinen yanlışların çokluğu, bu yazılarla ilgili tartışmaları gereksiz yere uzatabilir, “benim doğrum” anlayışı, anlayıp yararlanmaya çalışmak yerine, reddetmeye yol açabilir. Araştırmacı, araştırması hakkında yazılanların yanlış olanlarından da yararlanabilir. Eksik kaynakça ve yanlış anlama ile yazılan yazılarda, doğru sanılan yanlışların olması doğaldır. Buna bir de çevirilerde sık rastlanan, okunanı yanlış anlama ve Türkçe anlatım yanlışları yapmayı ekleyebiliriz.  Eksik ve yanlış bilgiye bir de anlamadan ezberleme eklenince, buna dergi hakemlerinin aşırı hoşgörüsü veya dergi editörünün “yazıya ihtiyacım var, hakemler ne derse desin” anlayışı ve uygulaması katılınca, dergi yazılarının bilimsellik düzeyi çok düşer. Bu nedenlerle, her yazar ve okurun, başkasının yazısında öncelikle doğru bir yan araması, ondan yararlanmaya çalışarak okuması gerekir.  Bu anlayış ve yöntem kullanıldığında, açıklama, eleştiri ve tartışma yazıları aracılığı ile ülkemizin bilim insanlarının ve bilimsel yayınlarının gelişimi sağlanabilir. Dergi yazıları okunduğunda, buna ne kadar çok gereksinimimizin olduğu kolayca görülebilir.

Amaç

Bu yazının amacı, ülkemizde bilimsel yayınlar hakkında yazılar yazılması alışkanlığını geliştirmek için bir başlangıç olarak, Eğitim ve Bilim Dergisi’nin 146. sayısında yer alan yazıları incelemek, makale yazım özellikleri ve bilimsel araştırma yöntemi açısından değerlendirmek,  bu yazılarda “şunlar şöyle olmalı” ve “şunlar da olmalı” denebilecekleri nedenleriyle belirtmektir. Bu amaçla şu sorulara yanıt aranmıştır:

1- Dergideki yazılarda, makale yazım özellikleri ve bilimsel araştırma yöntemi açılarından ”şunlar şöyle olmalı” denebilecek yanlar nelerdir, bu söylemlerin gerekçeleri nelerdir?

2- Dergideki yazılarda, makale yazım özellikleri ve bilimsel araştırma yöntemi açılarından “şunlar da olmalı” denebilecek yanlar nelerdir, bu söylemlerin gerekçeleri nelerdir?

Sınırlılıklar

1- Bir dergi yazısı boyutlarında olacağı, okuyucuya temel ipuçları vermesinin yeteceği, bu ipuçlarıyla araştırma kitaplarına başvurulduğunda daha derinlemesine bilgiye ve nedenlere ulaşılabileceği düşünceleriyle, bu yazı, yüzeysele yakın bir derinlikte tutulmuştur. Araştırma kitaplarında bulunmayacağı düşünülen bilgilerde, okuyucuya yardımcı olabilecek derinliğe inilmiştir. 

2- Yazıda,  incelemenin “şunlar şöyle olsaydı daha iyi olurdu” boyutu ele alınmamış, düzeltme ve tamamlama ile yetinilmiş, geliştirme çabaları inceleme dışı tutulmuştur.

          

Yöntem

Bu yazı bir betimleme, değerlendirme, düzeltme çalışmasıdır. Değerlendirme ve düzeltme,  için ölçüt olarak makale yazım özellikleri ve bilimsel araştırma yöntemi alınmıştır. Dergideki her yazı, başlığı, giriş veya sorun durumu, amacı veya problem cümlesi (soru cümleleri veya denenceleriyle birlikte), yöntemi, bulgu ve yorumları, sonuç ve önerileri, kaynak kullanımı açılarından, bu sıra ile incelenmiştir. Bu alt başlıkların çoğunda önce o alt başlık altında nelerin nasıl olması gerektiğine kısaca değinilmiştir.  Sonra alt başlık altında yer alanlar içinde,  değiştirilmesi gerekenler ile çıkarılması ve eklenmesi gerekenler yöntembilim ölçütlerine göre belirlenmiş ve nedenleri belirtilerek betimlenmiştir. Yazının buradan sonraki kısmında, dergideki yazılarla ilgili olarak yazılanlarda,”eksik” ve “yanlış” sözcüklerinin kullanılmasından kaçınılmış, bunlar yerine, çıkarılmalı, eklenmeli, değiştirilmeli sözcükleri kullanılmıştır. Yazının, amaçları gerçekleştirmeye yetecek kısalıkta olmasına özenilmiştir. Yazı, bu alanda bir başlangıç olması ve araştırmalarda yapılan, makalelerde yazılanlarda değişim gerektiren çok sayıda ortak yan bulunması nedenleriyle bir dergideki yazıların tümü ele alınarak yazılmıştır.

Bu yazının okunmasındaki işlevselliği artırmak için, yazı, sözü edilen dergi ile yan yana getirilerek okunmalıdır. Yazıdaki anlatım, bu yapılmadan da okunduğunda, yeterli anlam üretecek şekilde yapılmıştır. Yazıda önerilenlerin gerekçelerinin her örnek durumda yinelenmemesi için, bir öneri ile ilgili bir kez gerekçe yazılmışsa,  daha sonraki önerilerde aynı gerekçe yeniden yazılmamıştır.

İnceleme Boyutları

Yazı Başlıkları

Bir yazının başlığı, onun kimlik kartıdır. Yazının alanı, konusu, içeriği, başlıkta kısaca yer almalıdır. Araştırma yazısı başlıkları, bunları verebilmek amacıyla, kitap başlıklarına göre daha uzun tutulmalıdır. Başlık bilgileri ile içerik bilgileri uyuşmalıdır ki okuyucu yanıltılmasın.

Derginin üçüncü sayfasındaki yazının başlığı, ”İlköğretim Öğrencilerinin Fene Karşı Tutumlarının Sınav Kaygı Düzeylerine Etkisi”dir. Yazı içeriğinde, ilköğretim okulu öğrencilerinin tamamının değil, ikinci kademesindekilerin araştırma kapsamında olduğu yazılmıştır(s: 3.6.7.8). Bu durumda, başlıkla içerik binişmemektedir. Anlatımın açıklığı açısından, ilköğretim sözcüğünün “ilköğretim okulu”, fene karşı sözünün de “fen bilimlerine karşı” veya “fen derslerine karşı” şeklinde değiştirilmesi gerekir. Kaygı sözcüğü de, “kaygısı” şeklinde, belirtili nesne olarak yazılmalıdır.

Etki, bir neden sonuç ilişkisidir. Araştırma yöntemi, bunu ortaya koyucu şekilde düzenlenmemiştir. Bu araştırmanın koşulları ve yöntemine göre, fen derslerine karşı tutum ile sınav kaygısı düzeyleri arasında bir “birlikte değişim”  ilişkisinden söz edilebilir. Ayrıca, tutum kaygıyı etkileyebileceği gibi, kaygı da tutumu etkileyebilir. Bu gerekçelere dayanılarak, araştırmanın uygun bir adının, “İlköğretim Okulu, 6.7.8. Sınıf Öğrencilerinin Fen Derslerine Karşı Tutumları ile Sınav Kaygısı Düzeylerinin İlişkisi” olabileceği söylenebilir.

Derginin 12. sayfasındaki yazının başlığı, “İlköğretim Okulu Öğretmenlerinin Okul Yöneticilerinin Liderlik Davranışları ve Öğrenci Kontrol İdeolojilerine İlişkin Görüşleri”dir. Bu başlık, öğretmenlerden, okul yöneticilerinin liderlik ve öğrenci kontrol ideolojilerine ilişkin görüşlerinin alındığını anlatır. Oysa araştırma içeriğinde, okul müdürlerinin değil, öğretmenlerin öğrenci kontrol ideolojileri ele alınmıştır. Bu durumda başlıkta söylenenle içerikte olan farklıdır. Aynı binişimsizlik, İngilizce başlıkta da vardır. Ayrıca başlıkta “ilköğretim okulu öğretmenleri” denilerek bir genelleme yapılmış olmasına karşın, gerçekte bunlar sadece Kütahya il merkezindeki ilköğretim okulu öğretmenleridir. Araştırmanın içeriğine uygun başlıklardan biri şöyle olabilir : “Kütahya İl Merkezindeki İlköğretim Okulu Öğretmenlerinin, Öğrencileri Kontrol İdeolojilerine ve Okul Yöneticilerinin Liderlik Davranışlarına ilişkin Görüşleri”.

Derginin 24. sayfasındaki yazı başlığı, “Fen Öğretiminde Yapılandırmacılık Kuramının Öğrencilerin Başarılarına ve Bilgiyi Yapılandırmalarına Olan Etkisi”dir. Araştırmada aranan, kuramın değil, bu kurama göre Fen Bilgisi dersinde yapılan eğitimin etkililiğidir. Buna göre önerilecek başlıklardan biri şöyle olabilir : ”Fen Bilgisi Dersinde, Yapılandırmacı Olan ve Olmayan Öğretim Uygulaması Sonuçlarının Farklılığı ve Yapılandırmacı Eğitimin Bilgiyi Yapılandırmaya Etkisi ”

Otuz dokuzuncu sayfadaki yazı başlığı, “Yabancı Dil Öğrencilerinin Sözel Katılımını Etkileyen Etmenler ve Algılanan Etki Düzeyleri”dir (Öğretmen ve Öğrenci Algıları). İçerikte, araştırmanın yabancı dil öğrenen öğrencilerin hepsini kapsamadığı görülmektedir. İçeriğe uygun bir başlık şöyle başlayabilir: ”Erciyes Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık Programı Öğrencilerinin Derslere Sözel Katılımını…”

Derginin 54. sayfasındaki başlık, ”Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Öğrenme-Öğretme Süreçleriyle Bütünleştirilmesine Yönelik Bir Ders Planı Örneği”dir. İçeriğe bakıldığında, bir bütünleştirmenin değil, bir uyarlamanın yapılmaya çalışıldığı görülmektedir, yapılan bir bütünleştirme değil, kullanmadır. Bu durumda uygun başlıklardan biri, “Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Kullanıldığı Bir Ders Planı Örneği” olabilir.

“İngilizce Öğrenenlerin İhtiyaç ve Eksikliklerinin Değerlendirilmesi”, derginin 64. sayfasındaki yazı başlığıdır. İçeriğe göre, incelenen, İngilizce öğrenen herkesin her eksik ve ihtiyacı değildir. Başlık içerikle binişmemektedir. İçeriğe uygun başlıklardan biri şu olabilir: Başkent Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler ve Siyaset Bilimi İkinci Sınıf Öğrencilerinin İngilizce Yazmadaki Eksiklikleri Konusunda İngilizce Öğretmenlerinin ve İşverenlerin Görüşleri.

“Sözel Bölüm Öğretmen Adaylarının… diye başlayan, 80. sayfadaki başlık, içeriğe göre şöyle başlamalıdır: Gazi Üniversitesi Tarih ve Büro Yönetimi Öğretmenliği Öğrencilerinin…” . Başlık, gereksiz bir uzatmayla,”…Tutumlarının Araştırılması” şeklinde değil, “Tutumları” sözcüğüyle bitmelidir. Yapılanın araştırma olduğu açıkça bellidir.

“Bağıntı ve Fonksiyonlar Konusunda Yapılan Yaygın Hataların Belirlenmesi ve Giderilmesi Üzerine Boylamsal Bir Çalışma”  olarak yazılan 89. sayfadaki başlık, altındaki İngilizce başlıktan da çok farklıdır. Araştırmanın problemine ve yapılan çalışmalarına bakılarak, uygun başlıklardan birinin şu olduğu görülebilir: Hacettepe Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü Öğrencilerinin, Bağıntı ve Fonksiyon Konularındaki Kavram Yanılgılarının Giderilmesi

Giriş  Veya  Sorun  Durumu

Bilimsel araştırma, en az bir soruya yanıt bulma veya bir sorunu çözme amaçlarıyla yapılır. Bu amaçlara ulaşılabilmesi için, sorunun her yanını aydınlatacak bilgiler toplanır, sorunu anlamayı kolaylaştıracak bir düzen içinde verilir. Araştırmaların bu bölümünde sorun her yönüyle betimlenir, ilgili değişkenler, özellikleri, ilişkileri, sonuçları derinlemesine ortaya konur. İlgili araştırma bulguları ilgili yerlere yerleştirilerek sorunun aydınlatılmasına katkı sağlanır. Araştırma alanına bu ışığın tutulması, sorunun çözümü için gereklidir. Araştırma alanının her yanı aydınlatılmadığında, çözümün kritik değişkenleri veya bir özelliği karanlık alanda kalarak görülemeyecek, eksik bilgilerle çözüme gidilmeye çalışılabilecektir. Oysa yanlışların temelinde eksik ve yanlış bilgiler vardır.  Sorun alanı, yukarda söylenenler yapılarak tümüyle aydınlatılmazsa, sorunun nedenleri anlaşılamaz, nedenleri anlaşılamayan sorunlar da rastlantılar dışında çözülemez. Sorun durumu veya giriş bölümü, şu şöyle bu böyle demiş şeklindeki anlatımlarla geçiştirilemez. Taramaların, ilgili araştırma bulgularının bütünleştirilmesi,  sistemlileştirilmesi yapılmadan sorun anlaşılamaz, çözülemez. Bu dilimin kurgusu da yazarca yapılmalıdır.

Dergide, bu gereklerin hepsine yer veren bir yazıya rastlanmamıştır. Dahası, örneğin “Bağıntı ve Fonksiyonlar…” diye başlayan yazıda, bunların matematiğin konularından olduğu, cebir müfredatının bir bölümünü oluşturduğu dışında bir bilgi yoktur. Tutumlarla ilgili yazıda (s:80), tutumun,”öğrencilerin fen dersi ile ilgili ne düşündükleri ve neler hissettikleri” şeklinde uygun olmayan bir tanımı ile yetinilmiştir. Sayfa 64 teki yazıda İngilizce yazıma ilişkin bir açıklama konmamış, 54. sayfadaki yazıda öğrenmede kullanılacak bilgi ve iletişim teknolojileri hakkında bilgi verilmemiştir. Otuz dokuzuncu sayfadaki yazıda, öğrencilerin yabancı dil dersine sözel katılımını etkileyen değişkenler, bunların etkileri, nedenleri çözümlenip açıklanmamıştır. Bunlar bilinmeden bu sorunun çözülmesi beklenmemelidir. Yirmi beşinci sayfadaki yazıda, yapılandırmacı kuramın ne olduğunun, uygulanışının sistemli açıklamaları yerine, şu şunu yapmış, bu bunu araştırmış şeklinde kopuk bilgi parçaları vardır. Dergideki ilk yazıda tutumla, 12. sayfadaki yazıda da önderlikle ve bunların değişkenleriyle ilgili sistemli bir yazım görülmemektedir. Dergideki yazıların giriş veya sorun durumu bölümlerinin yukarıdaki açıklamaya uymayan kısımlarının, bu açıklama doğrultusunda değiştirilmesi gerekir. Bunlar sorunun anlaşılması için gereklidir.

                                                                                                   

Amaç Veya Sorun Cümlesi, Alt Sorunlar (Denenceler)

Bir araştırmanın başlığı,  amacı hakkında, sınırlı da olsa adı bilgi verir ama araştırmada, amacın ne olduğu, buna ulaşmak için hangi sorulara yanıt aranacağı veya hangi denencelerin sınanacağı açık ve sınırları belli şekilde yazılmalıdır. Amaç, ulaşılmak istenen sonuçtur. Araştırmacının ulaşmak istediği sonuçlar açık ve sınırları belli değilse, nelere ulaşılacağı bilinemeyeceğinden, nelerin yapılacağı da bilinemez, ulaşılan sonuçlar değerlendirilemez, araştırmanın bilimsel denetimi yapılamaz. Araştırmanın yöntemi amaca göre belirleneceğinden, toplanacak bilgilerin gerekliliği ve yeterliğini belirlemede de amaç esas alınacağından, amaçların açık ve sınırları belirtilerek yazılması gereklidir. Okuyucuyu gereksiz yere aratmamak için, amaç bilgileri ayrı bir alt başlık olarak yazılmalıdır.

Araştırmada, ana amaçla, bu amaca götürmek için yazılan soru cümleleri veya denenceler arasında parça-bütün ilişkisi olmalıdır. Soru cümleleri bir araya getirildiğinde amaç cümlesi bütününü vermeli, amaç cümlesinin içini doldurmalı, dışına taşmamalıdır. Bunlar yapılmazsa, ya amacın bir kısmına ulaşılamaz veya amaca hizmet etmeyen gereksiz çabalara girilir. Araştırmacı, merak ettiği bir sorunun yanıtını aramak için soru cümlesi yazabilir, ama denence kurmak istediğinde, bu denencelere götüren belirtilere girişte veya sorun durumunda yer vermelidir. Denence, denemek için geliştirilen yargıdır, bunun nasıl geliştirildiği, neden böyle bir yargı oluşturulduğu konusunda açık bilgi ve gerekçeler sorun tanıtılırken verilmelidir. Aksi halde bu denenceler, denence değil, önyargı olur.

Dergideki birinci yazının amaçları, ayrı bir başlıkla değil, sunuş bölümünün son cümlesinde yuvarlak bir anlatımla verilmiş, bu amaca ulaşmak için hangi sorulara yanıt aranacağı belirtilmemiştir (s: 6). Bu durumda, hangi sorulara yanıt aramak için nelerin yapılacağı da açık ve sınırlanmış değildir. Dergideki ikinci yazıda amaçlar ayrı bir başlık altında olmasa da verilmiş, soru cümleleri şeklinde açık ve sınırları belli olarak sıralanmıştır ama “ Öğretmenlerin öğrenci kontrol yaklaşımları ile ilgili görüşlerinin okul yöneticilerinin liderlik davranışlarından nasıl etkilendiğini belirlemek” olarak verilen ana amaç ile soru cümleleri binişmemekte, ana amaç yazının başlığı ile de uyuşmamaktadır (s:18). Yazının içeriği, alt sorunları ve düzeltilmiş başlığından yararlanılarak, bu amaç şöyle yazılabilir: Kütahya il merkezindeki ilköğretim okulu öğretmenlerinin, öğrencileri kontrol ideolojilerine ve okul yöneticilerinin önderlik davranışlarına ilişkin görüşleri nelerdir, öğretmenlerin gözetimci kontrol ideolojileri ile, okul yöneticilerinin destekleyici ve emredici liderlik davranışlarına ilişkin öğretmen görüşleri arasında fark var mıdır?

Derginin 27. sayfasında, soru şeklinde bir sorun cümlesi ve altında üç denence vardır. “…Yapılandırmacılık kuramına göre düzenlenmiş grup çalışmaları ile öğretimin, öğrencilerin başarılarına ve bilgiyi yapılandırmalarına olan etkisi nedir? şeklindeki soru cümlesinin, araştırma içeriğiyle uyuşması için, şöyle değiştirilmesi gerekir: Fen Bilgisi dersinde, klasik öğretim ile yapılandırmacı kurama göre yapılan öğretimdeki öğrenci başarıları farklı mıdır; fark, öğrenci cinsiyetine göre değişmekte midir; yapılandırmacı kurama göre yapılan öğretimin, öğrencilerin bilgiyi yapılandırmalarına etkisi nedir? Yazıdaki birinci denence, “…başarıları arasında anlamlı farklar vardır” şeklinde değil, “yapılandırmacı öğretim uygulanan grubun başarısı, klasik öğretim uygulanan grubunkinden yüksektir” şeklinde olmalıdır. Bir fark bekleniyorsa, bunun kimin lehine olacağı denencede açıkça yazılmalıdır.

Diğer bir yazıda (s:42), giriş bölümünün son paragrafında, anlamca bozuk bir cümle ile yazılmış, a ve b diye iki dilime ayrılmış,  anlam olarak üç parçadan oluşan bir amaç anlatımı vardır: “…bu çalışma, derse katılımla ilişkili olabilecek bazı etmenlerin, a) öğrencilerin derse katılımını etkileyip etkilemediğine ve bu etmenlerin denetim odaklarına ilişkin öğretmen ve öğrencilerin algılarını belirlemek ve b) bu algıların öğretmen ve öğrenciler arasında farklılık gösterip göstermediğini tespit etmek amacıyla yürütülmüştür”.   Etmenlerin denetim odağı olmaz, insanların olur. Aranan fark, öğretmenle öğrenci arasında değil, görüşleri arasındaki farktır. “Bazı etmenler” nelerse yazılmalı ki değişkenler belli olsun. Bu amaçlar, yazı başlığı ile de binişmemektedir: Denetim odağı başlıkta yoktur. Bu amaç cümlesinin ve soruların,  aranmak istenenler yeniden düşünülerek, değişkenlerin neler olduğu belirlenerek ve uygun bir dille yeniden yazılması gerekir.

Başka bir yazıda, girişin ilk alt diliminden önceki paragrafta, amaç ya da soru formunda olmayan, “Bu çalışma ile “ diye başlayıp, “…yer verilmiştir” diye biten cümle, amaç cümlesi olarak görülebilir (s:56). Bunun, “ bu çalışmanın amacı şudur” şeklinde bir anlatımla ve ayrı bir amaç başlığı altında verilmesi yeterli olabilir. Çünkü yazılı olan cümlede, amacın üç alt parçası olan, “bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanıldığı bir ders planı şablonu oluşturmak”, “buna göre matematik dersi için bir plan örneği hazırlamak”, “buna göre, fen ve teknoloji dersi için bir plan örneği hazırlamak” şeklindeki üç ait amaca yer verilmiştir.

Bir sonraki yazıda, giriş bölümünün sondan ikinci paragrafında, yine ana amaç cümlesi olmayan, üç soru cümlesi ile amaç belirlenmiştir (s:67). Bu üç sorunun hangi bütünü oluşturup hangi sorunu çözeceği belli edilmelidir. Araştırmanın amacı, ayrı bir amaç başlığı altında, “Başkent Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü ikinci sınıf öğrencilerinin İngilizce yazmadaki eksiklikleri ve gelecekteki mesleksel yazım gereksinimleri nelerdir, bu konuda onların, bölümdeki öğretmenlerin,  ESP öğretmenlerinin ve işverenlerin görüşleri ne derece uyuşmaktadır “ şeklinde verilebilir. 

Sekseninci sayfadaki yazının amaç başlığı, yöntem bölümünün alt başlığı olarak yazılmıştır. Oysa amaç, yöntemin belirleyicisi olarak, ondan önce yazılmalıdır. Buradaki ana amaç, yazının başlığından farklı anlamlar içermektedir. Alt amaç olarak yazılan altı soru cümlesinden ikincisi, üçüncüsü, beşincisi ve altıncısı, ana amaç içinde yoktur. Bu durumda ya ana amaç bu alt amaçları da içerecek şekilde yazılmalı, ya da bu alt amaçlar hiç yazılmamalıdır.  İkinci alt amaçtaki bilinç sözü yerine tutum sözü yazılmalıdır, çünkü araştırma bilinç değil, tutumla ilgilidir. Araştırmanın başlığı ve içeriği düşünülerek,  şöyle bir sorun cümlesi yazılabilir: “Gazi Üniversitesi Tarih Bölümü ve Büro Yönetimi Bölümü öğrencilerinin, fen bilimlerine, fen eğitimine ve teknolojiye karşı tutumları nasıldır?”Buna göre oluşturulabilecek üç alt soru, fen bilimlerine karşı, fen eğitimine karşı ve teknolojiye karşı tutumlarının neler olduğunu soranlar olmalıdır. Böylece amaçla soru cümleleri arasındaki parça-bütün ilişkisi kurulmuş olur. 

Dergideki son yazının amacının soru cümleleriyle belirtilmemesine karşın, bu amaç, İngilizce özetteki “Purpose” başlığının son paragrafında verilmiştir. Amaç başlığını taşıyan bu dilimin ilk paragrafı amacı değil, sorunu betimlemektedir. Yazının Türkçesinde, amaç, giriş bölümünün son iki paragrafında dağınık olarak verilmiştir. Bunu izleyen ve araştırma problemi adını taşıyan dilimde, soru şeklinde iki amaç cümlesi vardır. “Sınıf öğretmeni adaylarının bağıntı ve fonksiyon konusunda sahip oldukları kavram yanılgıları ne ölçüde giderilebilir” olarak yazılan ikinci soru cümlesi, araştırmada yapılanlara bakılarak şöyle değiştirilmelidir: Dersin işleniş yöntemi değiştirildiğinde, bir sonraki yıl aynı dersi alan öğrencilerin kavram yanılgıları daha az olur mu?

Yöntem

Araştırmalarda, amaca ulaşmak için yapılanların kurgusu olan yöntem, bulguların bilimselliğinin ölçütüdür. Okuyucu, araştırma sonuçlarının gerçek olup olmadığını bilebilmek için, o araştırmanın bilimsel denetimini yapabilmelidir. Araştırma, aynı denek ve araçlarla, aynı koşullarda yinelendiğinde benzer sonuçlar üretirse, bu sonuçlara güvenilebilir. Bunun yapılabilmesi için, araştırmanın yöntemi, tekrarlanmasına olanak verecek ayrıntıda, tümüyle açık, nelerin nasıl yapıldığını eksiksiz veren içerikte olmalıdır. Bilimsellik için güvenilirlik yeterli değildir. Araştırma, süreci ve sonuçlarıyla da geçerli olmalıdır. Süreç geçerliliği, bilimsel yöntem kullanılarak sağlanabilir. Yöntemin bilimselliği, bilimsel bilginin tanımıyla da binişimli olarak, yanlış araması ve bilgi-bulgu sistematiğini gözetmesidir. Bilimin genelliği ve evrenselliği, bilimsel yöntem kullanımında dikkate alınmalıdır. Örnek olaylara uygulanan ve onun dışında yanıltıcı olabilen, genel geçerli bilgiler vermeyen yöntemler, belli bir sorunun çözümü için kullanılabilir, ama bilimsel bilgi üretiminde bilinen bilimsel araştırma yöntemi ve onun teknikleri kullanılmalıdır. Bilimi bugünkü düzeyine getiren, kendini kanıtlamış olan bu yöntemdir. Birkaç kişiyle yapılan görüşme sonuçlarının bilimsel bilgi olarak görülmesi ve bu çabanın yanlış bir anlam yüklenilerek nitel araştırma diye adlandırılması yanılgısından kaçınılmalıdır.

Yöntem amaca götüren araçtır, seçiminde amaçlar esas alınmalıdır. Bilimsel yöntemin hangi uygulaması amaçlara daha çabuk, ucuz, kolay götürüyorsa, onun seçilmesi gerekir. Bilimsel yöntem, araştırma modelini ve onun kullanımını, evreni, örneklemin büyüklüğünü ve alınmasını, verilerin nasıl toplandığını ve veri toplama araçlarının geçerlilik ve güvenilirlik denetimi işlemlerini, toplanan verilerin nasıl çözümlenip nelere göre ve nasıl yorumlandığını hangi istatistiklerin ne amaçla nerelerde nasıl kullanıldığını bütün ayrıntısıyla vermelidir ki araştırmanın bilimsel denetimi yapılabilsin.

Dergideki ilk yazıda, fen derslerine ilişkin tutumun değişik durumlarının sınav kaygısı üzerindeki etkisinin aranması amaçlanmış ise,  buna en uygun olan deneysel yöntem kullanılmalıdır (s:6). Yazıda betimsel yöntem kullanılmış, evren ve örneklem almak yerine hazır bir grupla çalışılmış, yöntemin her alt dilimine ilişkin bilgi verilmemiştir.  Çalışma grubunun neden yüz kırk beş öğrenciden oluştuğu, bunların kimlerden ve nasıl seçildiği, alt gruplara ayrılıp ayrılmadıkları, yöntemin uygulanması sürecinde nelerin, neden, nasıl yapıldığı açıkça ve eksiksiz olarak anlatılmalıdır. Kullanılan iki hazır ölçeğin geçerliliğine ilişkin açıklayıcı bilgiler verilmelidir. Amaçlarda yer almadıklarından, cinsiyete göre fark arayan iki testin yapılmasına gerek yoktur.

İkinci yazının yönteminde (s:18), “veri toplama araçları” başlığı, yazıdaki “verilerin toplanması ve analizi” başlığı içinde bir alt başlık olmalıdır. Çünkü veri toplama araçları, verilerin toplanması için kullanılır. Kullanılan hazır anketlerin geçerlilik çalışmalarının bilgileri verilmeli, hangi bulguların nasıl yorumlanacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. Örneğin, hangi rakamla belirtilen puanların yüksek veya düşük olarak niteleneceği açıklanmalıdır. “Elde edilen verilere araştırmanın amaçlarına uygun olarak tanımlayıcı analizler ve korelasyon analizleri yapılmıştır”(s:19) demek yerine, hangi verilere, hangi amaçlar için, hangi istatistiklerin nasıl uygulandığı açıklanmalıdır.

Bu yazıda, istatistiğin tipik bir amaç dışı kullanımı uygulanmıştır. Bir okul müdürünün önderlik davranışına ilişkin yargılar toplayabilir, onun önderliği ile ilgili şöyle düşünülüyor diyebilirsiniz. Ama birden çok okul müdürünün önderlik durumu ile ilgili toplanan verilere bakarak, bunların hepsi için, ortak bir yargı üretemezsiniz. Örneğin, ikisi tıka basa doymuş, ikisi de çok aç olan dört kişiye ilişkin tokluk durumunun ortalamasını alırsanız, “bunlar orta derecede tok “demeniz gereken bir rakama ulaşırsınız. Oysa bu dört kişinin hiçbiri orta derecede tok değildir. Benzer durumlar için üretilmiş güzel bir benzetme, istatistikçilere şaka yaparken, ama istatistiğin nasıl kullanılacağını bilmeden kullananlar için durum belirtici olarak anlatılır: İstatistikçi, bir ayağı buzda, öbürü ateşte iken, sıcaklık elli derecedir diyen kişidir. Ama elbette böyle olmamalıdır.

Bir sonraki yazının yönteminde (s:28), kullanılan deneysel model açıklanmalı; deney ve kontrol gruplarının etkileşiminin önlenmesi için, aynı okulun aynı sınıfının A ve B şubeleri deney ve kontrol grubu olarak seçilmemeli; görüşmenin neden ve nasıl yapıldığı, sonuçlarının nasıl kullanıldığı anlatılmalı; öğrencilerin bilgiyi yapılandırma düzeylerinin nasıl ölçüldüğü sorusuna açıklık getirilmeli; ne yapıldığının belirtilmesiyle yetinilmeyip, bunların nasıl ve hangi sonuçlara ulaşmak için yapıldıklarına açıklık getirilmelidir. Başarı testinde doğru ve yanlış yanıtlara 1 ve 0 puanları vermek yerine, başarı derecelerini gösteren ölçek kullanılmalıdır.  Sıfır rakamının aritmetik işlemlerde kullanılmasının yanıltıcı sonuçlarından kaçınmak için, onun yerine, başarı dereceleri örneğin birden beşe sıralanmalı, en düşük başarı için 1 kullanılmalıdır. Sıfır mutlak yokluk anlatır, ayrıca sıfırın birle çarpımı da binle çarpımı da aynı sonucu verir, bu durumda birle binin farkı kalmaz.

Yabancı dil öğretimi ile ilgili yazının yönteminde (s:42), anketin geçerliliği ve güvenilirliği için nelerin nasıl yapıldığı açıklanmalı, evrenin Erciyes Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu olduğu bilinerek, örneklem büyüklüğü belirlenip uygun yöntemle örneklem alınmalı, öğrenci ve öğretmen örnekleminin kimlerden nasıl alındığı yazılmalı ve bu bilgiler dağınık yerlere konmak yerine, örneklem başlığı altında toplanmalı, iç tutarlılık uygulaması uzmanlar grubundan alınan verilere yapılmalı, iç tutarlılığın, yazıdaki uygulamayla, anketi alt boyutlarına ayırmak için yapılamayacağı bilinmeli, hangi maddelerin anketten neden çıkarıldığı açıklanmalıdır. Verilerin çözümlenmesinde, sözü edilen denetim odağı, amaçlarda yer almadığından, yazıdan çıkarılmalıdır. Aritmetik ortalamanın nasıl yorumlanacağı açıklanmalı, bu yorum yapılırken standart sapmalar da dikkate alınmalıdır.  Ankette kullanıldığı yazılan beşli dereceleme ölçeğinde, ”etkilemiyor” seçeneğine yer verilmemelidir, çünkü etkilemek veya etkilememek derece belirtmez, durum belirtir. Bu nedenle de gruplama ölçeği seçeneğidir, o tür ölçeklerde kullanılabilir. Ayrıca etkilememek, bir etkinin olmadığı anlamına gelir, etki yokluğu, yüksüzlük anlatır. Yokluk ve yüksüzlük anlatan bir kavrama (3) rakamı verilemez, üç, yokluk ve yüksüzlük değil, kullanılan beşli ölçeğe göre orta derecede yük anlatır. Bunları yapmak yerine, araştırmacı, var olduğunu düşündüğü etkinin derecelerini anketine seçenek olarak koyabilir: Hiç etkilemiyor, az etkiliyor, orta derecede etkiliyor, çok etkiliyor, pek çok etkiliyor gibi. O zaman bunlara derece belirten rakamlar verebilir.

Derginin 54. sayfasındaki yazıda, yöntem diye bir alt başlık olmalı, verilerin nasıl toplanıp çözümlendiği açıklanmalıdır. Bir sonraki yazının yönteminde yer alan, şu yapıldı, bu edildi şeklindeki birkaç cümle, bunların nasıl yapıldığını da içermelidir. Nasılın yanıtı yoksa tekrarlanabilirlik, incelenebilirlik ve bilimsel denetim çok sınırlanır. İki öğretmen, dört işveren ve kırk öğrenciden bilgi alarak ve bunlara rakamsal değerler vererek karşılaştırma yapmak, sayısal yetersizlik nedeniyle çok yanıltıcı olacağından,  bu veriler için sayısal karşılaştırmalar yapılmamalı, verilerin nasıl çözümlenip yorumlandığı da yönteme eklenmelidir.

           

Bir tutum araştırması olan yazıda (s:80), araştırmanın modeli, bir örnek durum çalışması olduğu yazılmalıdır. Bir örnekten yararlanılarak hazırlanan anketin nasıl geliştirildiği, geçerliliği ve güvenilirliği için nelerin nasıl yapıldığı ve sonuçları belirtilmelidir. Araştırma anketinin Likert tipi olduğu yazılmıştır. Bu tür derecelendirmeli (eşit aralıklı) anketlerde, bir derece değil, durum belirten “kararsızım” seçeneğine yer verilemez, derece belirtmeyen bir seçeneğe, bir derece puanı olan “3” de verilemez. Araştırmalarda sık rastlanan bu yanılgılar için, internette yer alan “Araştırmalarda Likert Yanılgıları” makalesinin okunması yararlı olabilir. Bu araştırmada kullanılan anket, seçenekleri açısından bir gruplama ölçeğidir, bu seçeneklerin hiçbirine rakamsal değer verilemez, bunlarla ilgili olarak, derecelere dayanan istatistik işlemler, örneğin aritmetik ortalama ve onunla yapılan işlemler yapılamaz. Yapıldığında, gerçekten çok farklı, yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkar, bulgular ve onlara dayanılarak yapılan yorum ve öneriler gerçek dışı olabilir. Bu konuda, “ölçek çeşitleri” konusunda bilgi toplanması yararlı olabilir. Bu özelliklere uyulması koşuluyla, araştırma verilerinin nasıl çözümlenip yorumlandığı da açıklanmalıdır.

Dergideki son yazının yönteminde, araştırma modelinin ne olduğu açıklanmalıdır. Şu yapılmıştır şeklindeki anlatımların, şu “şöyle yapılmıştır”a dönüştürülmesi gerekir. Yöntemde, bilimsel bir araştırma yönteminin alt dilimlerine yer verilmelidir.  Sözü edilen araştırma araçlarının neler olduğu, nasıl oluşturuldukları, geçerlilik ve güvenilirlikleri için nelerin nasıl yapıldığı, hangi sonuçlara ulaşıldığı açıkça belirtilmelidir. Araştırmacı tarafından deliştirildiği yazılan “dereceli anahtar” ın ne olduğu, nasıl kullanıldığı açıklanmalıdır.

 Bulgular ve Yorum

Dergideki ilk yazının “results” bölümündeki tablolarda, sadece test sonucunu veren bilgiler değil, bunlara nasıl ulaşıldığını gösteren veriler de, açıklığı ve bilimsel denetimi sağlamak için yer almalıdır. Değişkenlerin değişim ilişkisinin ters yönlü olduğu, sadece yazılı anlatımda değil, tabloda da yazılmalıdır. Yazının “discussion” bölümündeki anlatım, kaygı ve başarı ilişkisi üzerine değil, kaygı ve tutum ilişkisi üzerine kurgulanmalıdır, çünkü araştırmanın amacı, test kaygısı ile fen derslerine karşı tutum ilişkisini aramaktır.

İkinci yazıda (s:12), müdürün öğretmeni gözlemesi ve izlemesi, “emredici liderlik” olarak ele alınmamalıdır. Müdür, gözlüyor, izliyor ama emretmiyor olabileceği gibi, gözleyip izlemiyor ama emrediyor olabilir. Gözleyip gözlememek veya yakından-uzaktan denetlemek ile emredip etmemek farklı şeylerdir. Araştırmacının düşüncesinin aksine, deneklerin algıları doğrudur, araştırma bulguları buna göre verilmelidir. Ancak bu yapıldığında bulgular doğru betimlenmiş ve yorumlanmış olabilir. İnsancıl olmak ile gözetimci olmanın birbirlerinin karşıtı olarak gösterilmesi şeklindeki anlatım da değiştirilmelidir. Bunlar karşıt durumlar değildir.

Yazıdaki tablolara sadece sonuçlar değil, bu sonuçlara götürücü bulgular da konmalıdır.  Bu yapılırsa, “yukarda görüldüğü gibi” dendiği halde (s:20), tabloda bunun görülmemesi durumu yaşanmaz. Yorumda sadece aritmetik ortalamalar değil, standart sapmalar da kullanılmalıdır, çünkü aritmetik ortalamalar aynı da olsa,   standart sapmaları farklı ise, gerçek durum ve buna ilişkin yorum da farklılaşır. Araştırmada hesaplanan korelasyon katsayıları çok düşük olduğundan (.12 ve. 15), bunların anlamlılık testleri yapıldıktan sonra yorumlanmaları gerekir. Bu çok düşük ilişki, şu şöyledir şeklinde bir yargıya götürücü olarak kullanılmamalıdır.

Derginin 30. sayfasında bulunan tablodaki deney grubuna ilişkin son test rakamları yeniden hesaplanmalıdır. Aynı gruba iki kez uygulanan, aynı testle ilgili aritmetik ortalamaların dokuzdan yirmi sekize, standart sapmaların da üçten sekize çıkmış olarak gösterilmesi, hesap yanlışı kuşkusu doğurmaktadır.  Aritmetik ortalamaların kaç üzerinden verildiği belirtilmelidir ki, karşılaştırma ve yorum dayanakları belli olsun.  Deney grubundaki kız öğrencilerin başarı artışının erkeklerinkinden “az” olduğu yargısı,  “fazla” olarak düzeltilmeli, buna dayanılarak yapılan,”erkeklerin daha aktif olduğu” yargısı da değiştirilmelidir. Çünkü verilen puanlara göre, kızların ön ve son test rakamları arasındaki fark, erkeklerinkinden çoktur(s:31). Ayrıca, başarı artışının aktiflik olarak yorumlanamayacağı da bilinmelidir. Bilgiyi yapılandırma açısından deney ve kontrol grupları arasındaki farklılığın nasıl belirleneceği yöntemde anlatılmalıdır ki, bulgularda buna dayanılarak böyle bir fark olduğu söylenebilsin. Dahası, 6 öğrencinin söylemine bakarak, 48 öğrenci için sonuçlar çıkarmak çok yanlı ve yanıltıcı olacağından,  bunlara dayanılarak oluşturulan “yapılandırmacı kurama dayandırılan öğretimin, öğrencilerin bilgiyi yapılandırmalarında farklılık oluşturduğu” yargısından vazgeçilmelidir. Bu anlamda, yazıda bu altı öğrencinin söylemlerine dayanılarak ulaşılan bulgu ve yorumların bilimsel bir değeri yoktur.

Bulgular ve yorum yerine, sonuç ve yorum dilimi bulunan yazıda (s:43), belirgin bir amaç cümlesi ve soruları yoktur.  Bulgular keyfi ve rastgele alt başlıklar altında verilmiştir.  “Alfa güvenilirlik katsayısının maddeler arasındaki yüksek bir korelasyona ve yüksek iç tutarlılığa işaret ettiği” şeklindeki gerçek dışı yargılar değiştirilmelidir. Bulgular arasındaki farklar yazılırken, şu şundan farklıdır yerine, bu farkın yönü ve derecesi de belirtilmelidir.

Bir sonraki yazıda, ders planları olarak ulaşılan bulguların açıklamaları, yapılanların nedenleri de yer almalıdır. Altmış dördüncü sayfadaki diğer yazıda, ilk alt sorun, öğrencilerin yazımla ilgili gereksinimlerinin neler olduğu şeklinde verildiği halde, bulgular, okuma ve yazmanın önem derecesi ile ilgilidir. Bu binişimsizlik, daha sonraki sayfalarda da vardır. Yazıdaki alt problemlerle bulgular arasında binişim kurulmalıdır.  Bulgular arasında önce fark testi yapılmalı, fark bulunursa bunlar farklı olarak yorumlanmalıdır.  Araştırmacı, eşit aralıklı bir ölçek kullanmamıştır: Ölçek seçenekleri,  önemli değil, biraz önemli, önemli şeklindedir. Bu bir gruplama ölçeğidir, bu ölçek seçeneklerine rakamsal değer verilemez, bu aritmetik ortalamalar kullanılarak bulgu ve yorum oluşturulamaz. Ölçek, seçeneklerine ağırlıklı puanlar verilmeden, gruplama ölçeği olarak kullanılmalıdır. Bu durumda, büyük olasılıkla,  bulgu ve yorumların tümünün değiştirilmesi gerekecektir.

Sekseninci sayfadaki yazının yukarda belirtilen yöntemi nedeniyle, uygun ölçek seçenekleri kullanılarak verileri tümüyle yeniden toplanmalı, bulgu ve yorumlar yeniden oluşturulmalıdır. Dergideki son yazının da yöntemi yeniden düzenlenerek, bulgular açıkça sergilenmelidir. Tablodaki yüzdelere nasıl ulaşıldığına ilişkin verilere de yer verilmelidir. 

Sonuç ve Öneriler 

Araştırma önerilerinin “önem” kısmı, o araştırma ile elde edilecek bulguların uygulamadaki yararlılığını gösterir. Araştırma, bu yararları sağlayıcı sonuçlar üretmelidir. Araştırmaların sonuç kısmı, amaçlarda yazılı olanların gerçekleşme durumunu gösterir. Amaç, ulaşılmak istenen sonuçtur, bu nedenle araştırmaların sonuç kısmı yazılırken amaçlardan (soru cümlelerinden, denencelerden) yola çıkılmalı, bunlara ulaşılma durumu, sonuçlar olarak verilmelidir.

Sonuçlar, bulguların araştırmacıyı götürdüğü yerdir, bulgulara dayanılarak üretilir. Örneğin bir araştırmacı, ailenin özellikleri ile öğrenci başarısı arasındaki ilişkileri arayarak, ailenin eğitimi, geliri, kültürü, çocuk sayısı,  öğrenciyle ilgisi gibi ölçümlere bakıp, sonuçlar üretebilir: Ailenin eğitim durumu tek başına öğrenci başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahip değil, ailenin ilgisi artınca çocuğun başarısı da artıyor gibi. Araştırmanın önerileri de bu sonuçlara göre oluşturulmalı, bu sonuçlardan çıkarılmalı, bunlarla desteklenmelidir. Sonuç ve önerilerin maddeler halinde verilmesi, ayırım kolaylığı sağlar.

Dergideki ilk yazıda, sonuçların bulgulara dayalı hale getirilmesi gerekir. İki paragraflık bu bölümdeki ilk paragraf, konu ile ilgili genel bir açıklama olduğundan, bu dilimden çıkarılmalıdır.  Araştırmanın tek bulgusu olan tutum-kaygı arasındaki zayıf ve ters yönlü ilişkiye bakılarak bir yargı oluşturmak yanıltıcı olabilir. Farklı kaygı ve tutum düzeylerinde ulaşılacak bulgular farklılaşabilir. Ayrıca, araştırmacının bu iki değişken arasındaki ilişkiyi tek yönlü değil, çift yönlü olarak ele alması,  buna göre sonuç üretmesi gereklidir. Yazıdaki iki öneri de sonuçla ilişkili hale getirilmelidir. Araştırmanın, öğretmen yetiştiren kurumlarına çocuk psikolojisi ve iletişim dersi konmasını önermeyi gerektiren bir bulgusu yoktur.

İkinci yazıda da, bulguların uygun yorumu sağlanarak, önerilerin bulgulara dayalı hale getirilmesi gerekir.  Öğretmenlerin öğrencileri kontrol ideolojilerinin, bireysel niteliklerinin belirlediği bir özellik olup olmadığına ilişkin bir bulgu olmadığından, bu yargı bir sonuç olarak kullanılmamalıdır. Araştırmacılara yapılan iki öneri dışında, sonuçlardan yararlanılarak geliştirilen,  hiç olmazsa bir öneri de yapılmalıdır.

Üçüncü yazıdaki ilk sonuç, yapılandırmacı öğretimin, öğrencilerin bilişsel düzeylerini artırdığı şeklinde verilmiştir. Buradaki bilişsel sözcüğü yerine bilgi sözcüğü kullanılmalıdır, çünkü ölçülen öğrencinin bilgisidir. Bu bilginin kavrama, uygulama gibi düzeylere yükseldiğine ilişkin bir bulgu yoktur. İkinci sonuç, erkek değil, kız öğrencilerin başarılarının daha çok arttığı bulgusuna göre değiştirilmelidir. Araştırmada, diğer iki sonuca götürücü bilimsel bir bulgu olmadığından bu sonuçlar yazılmamalıdır. Araştırmadaki dört öneriyi yaptıracak ayrıntılı sonuçlar yoktur. Bunlar bütünleştirilerek, yapılandırmacı öğrenme yöntemi kullanılmalı şeklinde verilmelidir.

Dördüncü yazıdaki sonuçlar yazılırken, öncelikle, yazının diğer bölümlerinde de olan kavram, anlam, yazım düzeltmeleri yapılmalıdır.   Örneğin, “bu etmenlerin denetim odaklarına ilişkin öğretmen ve öğrenci algıları”  (s:42) sözü, etmenlerin denetim odağı olduğu anlamına gelir.   Yöntem diliminin alt başlıkları da yeniden düzenlenmelidir. Örneğin, sonuç ve yorum başlığı, bulgular ve yorum, sondaki “tartışma ve öneriler” başlığı, sonuç ve öneriler olmalıdır ki, bu başlıklar altında ilgili bilgileri bulabilelim. Çünkü sonuç ve önerilere, bulgu ve yorum yoluyla ulaşılır. Yazıdaki bu karışıklık giderilmelidir. Öneriler de bulgu sınırları gözetilerek yeniden düzenlenmelidir.

Beşinci yazıda ulaşılan sonuçlar, iki adet ders planı ve bir plan şablonudur. Yazının, ders planı yapılırken bu örneklerden yararlanılmalıdır gibi bir önerisi olmalıdır. Yazarın, “bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenme süreci ile bütünleşmesinin, başarıyı artırmada, üst düzey öğrenmede,   bilginin yapılandırılmasında önemli rol oynadığı görülmektedir” yargısına götürücü bir bulgusu olmadığından, yazıda bu cümleye yer verilmemelidir.

Altıncı yazıda, iki paragraflık “conclusion” bölümünün ilk paragrafında yazılanlar, sonuç değil özet olduğundan, yazının bu bölümünden çıkarılmalıdır. İkinci paragrafta da bir sonuç yazılı değildir. Yazının herhangi bir önerisi de bulunmamaktadır. Yazının, sonuç ve önerilere gereksinimi vardır. Yedinci yazıdaki aracın seçeneklerinin puanlanmasının yarattığı sorunlar nedeniyle, bulgular yanıltıcı olabileceğinden, bunlardan üretilecek sonuç ve öneriler de yanıltıcı olacaktır. Bu yazının araç geliştirme diliminden itibaren yeniden oluşturulması gerekir. Sekizinci ve son yazıdaki sonuç ve öneriler bölümünde yazılanlar yerine, araştırmada ulaşılan sonuçlar ve bunlara dayalı olarak oluşturulan öneriler yer almalıdır.    

Kaynaklar ve Kaynak Gösterme

Bilimsel bilginin evrenselliği ve birikimliliği, sorunla ilgili olarak yapılanların bilinmesinin gerekliliği, araştırma kaynaklarının zengin olmasını zorunlu kılar. Bu yapılmadığında, hem eksik kaynak ve bilgi nedeniyle sorunun çözümü güçleşir veya en uygun çözüme ulaşılamaz,  hem de önceki araştırmalarla ulaşılan bilgilerden habersiz olunacağından, o bilgilere ulaşmak için gereksiz yere çaba, kaynak harcanır. Özellikle günümüzde, kaynaklara ulaşmak kolaylaştığından, yeterli kaynağa ulaşmadan araştırma sonuçlandırılmamalıdır.

Araştırmanın her dilimi ve her cümlesi, yazarının kurgusuyla oluşmalıdır. Başkalarından cümle, paragraf, sayfalar almak, onlar başka araştırmalarda da var olduğu için gereksiz, yazarlarına ait oldukları için de yanlıştır. Aynen alıntıların koşulları araştırma kitaplarında vardır.  Bu koşullara uyulmalıdır. Böyle yazılan araştırmalara ”özgün” denir. Başkalarının yazdıklarını yan yana getirerek yazanlar, etik sıkıntılar yanında, çözmeye çalıştıkları sorunu anlamada ve sonuç üretmede de yetersiz kalırlar.

Kaynak göstermekle alıntı yapmak veya aktarmak aynı şey değildir. Bazı yazılarda kaynak verirken kullanılan “aktaran” sözü bu nedenle kullanılmamalıdır. İlk kaynağa ulaşmaya çalışılması daha iyidir. Bu hem o bilginin üreticisine saygı göstermek, hem de anlam kaymalarını önlemek için gereklidir. Zorunlu olarak ikincil, üçüncül kaynakları kullanıyorsak, yararlandığımız kaynağı kaynak olarak göstermeliyiz. Hiç görmediğimiz bir kaynağı yazarak, “aktaran şu” deyip ulaştığımız kaynağı da göstermemek gerekir.

Kaynak göstermenin bir amacı, yazının savunduğu- kullandığı bilgiyi destekleyen başka yazarların eserlerinin de bulunduğunu göstermektir. Başka bir amaç, sözü edilene benzer düşüncelerin yerini göstermektir. Kaynak gösterme, bunların tam tersine, yazılan düşünceye karşıt düşüncelerin yerinin belirlenmesi amacıyla da yapılır. Başka bir amaç, o konuda daha geniş-derin bilgilerin bulunduğu kaynağı belirlemektir. Gönderme, ilişkilendirme kanıtlama amaçlarıyla da kaynak gösterilir.

Kaynak gösterme, bir destekleme, kanıtlama, ilişkilendirme, yazının bilimsel desteği için bir gerçekleme aracıdır. Bilimsel bir yazıyı, başkaları aynı süreçlerden geçerek denetleyebilmeli, benzer sonuçlara ulaşılıp ulaşılamadığını görebilmelidir. Bu yapılamıyorsa, o araştırmada yazılanlara güvenilmesi beklenmemelidir. Bilimsellikte otoritelerin dediği değil, kanıtlı olan esastır. Verilen bir kaynağın, sözü edilen kanıt veya desteği gerçekten içerip içermediğini anlayabilmek için, okuyucu, verilen kaynağa ulaşabilmelidir. Bunu sağlamak ve kolaylaştırmak için, yazı içindeki kaynakça bağlaçlarında, kaynağın sadece basım yılı ve yazarı değil, ilişkili bilginin bulunduğu sayfa da yazılmalıdır. Eğer ilişkili bilgiye kaynağın herhangi bir sayfasında değil, kaynağın tümünün götürdüğü bir düşüncede ulaşılacaksa, kaynağın tamamından söz edilecekse, o zaman yazar soyadı ve basım yılı yeterli olur. Bu çok ender durum dışında, kaynakça bağlaçları mutlaka sayfa numaralarını da içermelidir. Bu yapılırsa okuyucu gönderilen kaynakta o destek veya kanıtın bulunup bulunmadığını sadece o sayfayı okuyarak anlayabilir. Bu yapılmadığında, okuyucunun o kaynağın, örneğin bir makale veya kitabın büyük bir bölümünü, belki de tamamını okuması gerekebilir. Bu, okuyucuya yapılacak bir işkence, daha ötesi bir hakarettir. Okuyucuyu bıktırıp, gerçeği gizleme aracı olarak da kullanılabilir.

Dergideki yazıların hiçbirinde bu kurala uyulmamış olması, yazarlarından değil, derginin yayın ilkelerinden kaynaklanıyor olabilir. Ben olsam, bilimsel gerekçesi olan bir kurala uymamı engelleyen bir dergiye yazı göndermem, ama yazarlar, yayın zorunluluğu nedeniyle böyle davranmış olabilirler. Bu davranış, bu gerekçeyle bile bağışlanabilir değildir. Bilim adamı, zorda kalınca gerçeği değiştiren kişi olmamalıdır, aksi halde bilimin ışığı, zorlamalarla karartılır. Derginin yayın ilkeleri bölümünde- ki buradaki ilke sözü kural olmalıdır, çünkü ilke ana özelliktir, ona dayalı olarak kurallar üretilir-kaynak gösterme sadece aktarma olarak anlaşılmıştır. Aktarmalar da doğrudan ve dolaylı olarak ayrılmış, dolaylı aktarmalarda kaynağın sayfasının yazılmaması istenmiş, bunun nedeni belirtilmemiştir(s:98).  Kanıtı, gerekçesi olmayan, kaynak göstermeyi sadece alıntıya indirgeyen bu belirleme, yukarda sözü edilen gerekçeler nedeniyle kaldırılmalıdır. Aynı yanılgının başka örnekleri, derginin 99. sayfasında da yer almaktadır.

Yayın ilkeleri sayfasında gerekçeleri belirtilmeyen ve bilimsel yöntemin mantığına aykırı başka zorunluluklar da vardır: Örneğin, bozuk bir cümle ile verilen üç numaralı ilkede,  İngilizce özetin dört bölümünden biri olarak,  amaçlar yer alırken, asıl yazının bir bölümü olarak amaçlara yer verilmemiştir. Amacını, yani ulaşmak istediği sonuçları bilmediğim bir yazının işime yarayıp yaramayacağını nasıl öğrenebilirim: Yazıyı okuduktan, yani iş işten geçtikten sonra.  Bu ilkeler vaktiyle böyle belirlenmiş olabilir, ama artık adları ilke değil kural olarak değiştirilip kendileri düzeltilmelidir. Bir yazıya konu olan araştırmada yapılanların hepsinin, ama hepsinin gerekçesi,  amaçlardır ve siz onu saklıyorsunuz. Amaçlar, sorun durumunun veya girişin içine de saklanmamalı, belirgin bir bölüm olarak yazıda yer almalıdır. 

Dergide, kaynak göstermenin yirmi üç türü belirlenmiş ama hiçbirinin gerekçesi açıklanmamıştır. Gerekçesi olan ve kitap, dergi, tez, internet gibi birkaç temel biçimle yetinmeyip, bu kadar çok çeşitte kaynak göstermenin, karmaşa yaratmak dışında hangi amaca hizmet ettiği sorgulanmalıdır. Üstelik aynı kaynakla ilgili bilgileri,  metin içinde başka, kaynakçada başka biçimde yazmanın (s:100), şaşırtmadan başka bir amacı da ancak bir düzeltip bir bozmak olabilir. 

Sonuçlar

Bu inceleme ile ulaşılan başlıca sonuçlar olarak şunlar yazılabilir:

1- Dergideki bazı yazılara, “bilimsel yayın” diyebilmek çok güçtür. 

2- Yazıların çoğunda, amaçlara uygun bilimsel yöntem seçme ve uygulama konusunda yapılması gereken pek çok nokta vardır.

3- Yazıların çoğunda, bilimsel özen ve yanlış yapmama kaygısı yer almamaktadır.

4- Yeterince okumadan yazma, gerekli bilgiye ulaşmadan sonuç ve yargıya ulaşma, yaygın bir görünümdür.  

5- Dil ve anlatım bozuklukları, sadece yazılarda değil, yazı başlıklarında ve derginin yayın ilkelerinde bile vardır.  

6- Ele aldığı sorunu aydınlatmadan çözmeye çalışmak, soruna ilişkin değişkenleri, bunların değişimlerini, etkileşimlerini ortaya koyamamayı,  bulgularını anlayamamayı ve yorumlayamamayı doğurmaktadır.

7- Belki de dergilerin yazılarda uyguladığı sayfa sınırlaması nedeniyle, araştırmaların yöntemi, nelerin, neden,  nasıl yapıldığını açıkça vermekten uzaktır.            

Öneriler

Bulgu ve sonuçlardan yola çıkılarak, şunlar önerilebilir:

1- Akademik yayınlarla ilgili olarak, bu yazıda olduğu gibi birkaç yazıyı birden ele alan veya daha iyisi her yazı için ayrı yapılan geliştirme amaçlı yazılar yazılmalıdır.

2- Çok yayın yapmak yerine, nitelikli, bilimsel yayınlar yapmak yeğlenmeli, az okuyup çok yazmak yerine, bunun tersi yapılmalı, bilimsel bilgi üretiminin bilimsel yöntem kullanımına bağlı olduğu unutulmamalı, amaç- yöntem ilişkisi iyi kurulmalıdır.

3- Bu kadar çok ve önemli düzeltme gereksinimi olan yazılarda yapılanların, hakemlerin hepsinin gözünden kaçmasının zor olduğu düşünüldüğünde,  editörlerin, hakemlerin olumsuz yargılarını içeren yazıları, çeşitli kaygılarla dergiye aldıkları akla gelebilir. Editörler bundan kaçınmalı, hakemleri zan altında bırakmamalıdır.

4- Dergiler, “benim hakem listem daha kabarık” düşüncesiyle, bilimsel unvanı olan herkesi hakem yapmaktan kaçınmalı, hakemliğin zor ve sorumluluk gerektiren bir iş olduğu unutulmamalıdır. 

5- Araştırma yöntemi, araştırmada nelerin, neden, nasıl yapıldığını açıkça ve yöntemin alt basamaklarını vererek yazılmalıdır.